16 Ocak 2008 Çarşamba

sondan önce..

küçük zavallı bana hikayesini, "hikayemizi" nasıl da anlatıyordu.. insanların, sonunda ne olacağını ve bunun kendileri için kötü birşey olduğunu bildikleri zamanlarda bile bitmek bilmeyen bir ümitleri var.. iyi birşey belki çoğu için, ama gerçekçi olmak lazım, ölmek istemeyen ve dahi bundan korkan birinin öleceğini, öldürüleceğini bilmesi çok da rahatlatıcı olmasa gerek..... ki o da değildi..
peki bu saflık nereden geliyor insanlara, yenilen tüm kazıklara rağmen bir diğerine nasıl güveniyor .. hele güvendiği kişinin yediği tüm naneleri,attığı tüm kazıkları biliyorken.. kendisinin farklı olduğuna inanması, inanma isteği, kendisinin özel olduğunu düşünmek istemeye bağlı duygular mı, görmesini engelliyor gerçekleri.. yoksa açlık mı bu; ilgi ve sevgiye, birine bağlanma duygusuna duyulan açlık...ve neticesinde düşülen aynı durumlar..
neler olduğunu, diğerlerine neler yaptığımı biliyordu.. yine de gözlerinden okunan korkunun satır aralarındaki o ümidi görüyordum..
hepsine verdiğim soru hakkını- beni şaşırtmayarak- bütün bunları gerçekten neden yaptığımı sorarak kullandı.. anlamıyordu-anlaması gerekmediğini bilmesine rağmen- benimle hiç ilgisi olmayan insanların hayatlarına girip, kendime bağlayıp neden sonunda öldürüyordum..
...
ah! keşke beni şaşırtsaydı ve hakkımdaki ilk gerçeği duyduğunda çekip gitseydi.. ve insanların başka bir özelliği işte, birisi hakkında pek de hoş olmayan bir gerçeği öğrendiklerinde, yuvarlanan bir alev topundan kaçar gibi ondan uzaklaşmaları gerekirken, ellerini kanatarak sıkıca yapışıyorlar tel örgüyle sarılmış gül dalına.. çektikleri acı, bağlılıklarının andı oluyor.. acı arttıkça bağımlılıkları ilerliyor ve o acıyı çekmeden yaşamak istemiyorlar.. böyle olmaması gerektiğini,insanların önce kendilerini sevmeleri ve değer vermeleri gerektiğini, dahası insanlara sahip olduklarından fazla değer yüklememeleri gerektiğini öğretebilmem için kaç kişinin daha ölmesi gerekti..
"doktor-hasta ilişkisi"ni bozduğumdan olsa gerek bir an gerçekten kendimle hesaplaşmaya başladım.. ne zaman sona erdirecektim bu öğretme işini.. kılıftı belki sadece, yaptığım şeyi kendime makul göstermek içindi, kabullenebilmem için.. bir yalan söyle ve onan inan, zati gerçek dediğin neydi ki...

5 yorum:

nox dedi ki...

1)Aşkın Metafiziği, Arthur Schopenhauer
2)National Geographic - Aşkın Bilimi 3VCD
3)Aşk öldü, mavi sakal
***

güvenmek ile güven duymayı istemek,
acıya bağımlı ruh halleri,
Kader filmini izle,
ama herşey de bir trejedik mitoloji olamaz ki,
gülmeli yine biryerde,görmeli derinde.karşındaki çeksin ve gitsin diyorsan ona sımsıkı sarıl ve asla gitme demelisin (bu büyük bir genelleme ama istisnalar mevcut)
*
inanmak istedikten sonra doğru olmuş yalan olmuş fark etmez der bir Türk büyüğü.
*
Saygılar

nox dedi ki...

yeni bir yıl ve yeni bir ılda yazılacak yazımıdır seninkisi birader !
hoş kal (Tüm kız kardeşlerim ablalarım gibi)

phoenixia dedi ki...

her söze bir cevap var elbet.. ama yazmayacağım birer birer..
sen de haklısın ama, kızma be birader..
yeni yıl,yeni birgün kadar anlamlıdır ancak..
ve her yeni gün yüklediğin anlamı taşıyacak..
iyilik de var kötülük de,hem de aynı anda aynı yerde..
misafirliğiniz hoşnut etti bizi..
umarız layığıyla ağırlayabildik sizi..

iyi ol..

nox dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
nox dedi ki...

not:bir önceki bu yorumu siler misin?silmeden önce copya yapıstır yaparak maille yollamarsan da olur vs flan ve filan,