29 Kasım 2007 Perşembe

sondan önce..

sonunu senden önce okuyacak olmanın dışında bir ayrıcalığım yok, yazdıklarımı bilmek hakkında.. hadi o kadar abartmayalım,ama kurgusu yok.. birkaç satır sonra ne yazacağımı bile bilmeyeceğim çok zaman.. mesela, merdivenin basamaklarını adım attığınca çizdiğini düşün.. yaşam gibi.. ama yaşam gibi yazmak zormuş.. yaşamın içinde önümüzdeki hazır merdivenleri çıkıyoruz çünkü, çok zaman..pejmürde bir evdeydim.. yanından tren yolu ve tabii tren geçen... birbirine bitişbitiş, dar sokakların üzerinde.. öyle dar ki, iki insan yanyana geçebilir mi diye düşünüyorum.. diğerleri arasında sıkışmış da sanki ona yer az kalmış gibi hafiften öne doğru kaykılmış duran eski bir ev,ahşap.. camları dar,sürgülü ve buğulu.. buğu değil aslında, is, pis, yılların yığıntısı.. kimbilir kimler yaşadı burada,ne sesler dolandı odalarda.. içeride 60lık bir ampül yanıyor,benim dikildiğim odada.. ev soğuk olmalı ki nefesimi görebiliyorum.. eski bir şilte-şilte..şilte..şilte- battaniye.. iskemle ve dolap nemden kokuyor.. kokmayan birşey varmış gibi...ben neden buradayım sahi.. bavulum yok ama elimde bir dolu torba, içleri temizlik malzemeleriyle dolu... doğru tabii, ben yapamam böyle pis içinde..demek ki geleceğimi biliyordum..neyse, peki hadi temizledim diyelim, ya böcekler, örümcekler.. ya fare varsa.. ne yapmalı ki.. düşündüğüm şeye bak, burada kalacak mıyım ki dert ediyorum.. evin fotoğrafı içindeki iğreti duruşuma ve hep hayalini kurduğum bir ev olmamasına rağmen, orada olmaktan hem rahatsızım, hem gitmek istemiyorum..garip ama bu döküntü içinde ısıtma tesisatı var, kombi değil-kalorifer de bari-, soba değil... nasıl ateşleniyor acaba, eski gaz sobalarına benzer bir ağzı var... çocukken sobaların konuştuğunu hayal ederdim homur homur, sıralı alevler de dişleriydi sobanın... bir kibrit atsam patlar mı acaba... patlamaması lazım, yoksa yazı biter.. bir iki üç...


19/11/2007

6 yorum:

nox dedi ki...

sondan sonra
ondan sonra
ndan sonra
son on n ...

nox dedi ki...

Sayfalarını hızla çevirirken kitabın
İçine düşen korku
Kara sayfalarında başladı kemirmeye
Kulağına fısıldayan farenin ardından.

Besbelli rüyadaydı.
Besbelli siyah renge bulanmış kısımlarında kitabın
Zifir ile yazılmış kelimeleri okuyamamak
Rüyanın kâbusa çalacağının işaretiydi.

Ölecekti. Rüyada hiç ölmemişti. Telaşı bundan mıydı?
(Yaşayacaktı. Hayatta hep yaşamıştı.)
Donakaldı çevirdikçe yaprakları
Kelime kalmadı gözünün altında.

Kuşbakışı dışa gözünü attı,
Bir ovada gece konmuş köy evleri vardı.
O evlerden birindeymiş meğerse,
Ve gördü, göğü delen binalar yanı başında hemencenecik
Bulutlara yetişmeye çalışıyordu.

Uyandı.
Anlamaya çalıştığını fark etti
Kelimeleri.
Anlamasa olmazdı,
anlamaya çalışmasa olmazdı.
Gün döndü, uydu,zamanı dondurdu,kanepede çöken ışık hüzünü bıraktı.

Gülümsedi.Kaburgalarını açıp iki eliyle, içersinden çıkardığı beynini nefese tuttu ve yerine koyduğunda geride kalmıştı tüm geriler.

-gülümseme gülümsemeye benzemeli, kanlı canlı neşeli hüzünlü yaşlı çiçekli-

değer
(sadece rüya,sonrası uyanış,sonrası uyku,sonrası akşam üstü,sonrası bu kadar ve tebessüm)

phoenixia dedi ki...

sözüm bitti..sözlerine değerini verememe kaygısıyla sıfat, tanım, ifade kullanmak istemedim..
yine de..
:)

nox dedi ki...

söz bittiğinde
gözlerini iki yana
kollarını ya kendine ya dünyaya
açardı.
yerine göre salya ile sümüğün enfes karışımında yağar, yeri geldiğinde çiçekler açardı.
sözü bitirmeyip çok SES çıkarmayı istemem,boş bile olsa ses ve söz olmasını istemem bundan; bittiğinde söz kainatı değiştirdiğini sanan sanrı içinde bir fil olur kişi-neden bu kadar çok yedi fil-
sözlerim bana ait değil,"değeri" değerli kılan insanlar mı, "değerin" kendi özü mü,değer mi değmez mi..

sende "var ol"
:)

phoenixia dedi ki...

"bakılanda değil bakandadır maharet.." gibi..eskilerden bir yazım geldi aklıma, anlam üzerine bişiler saçmaladığım..
tespit yapmak öyle zor ki bazen, bazıları için..
anlık düşünceler yüzünden, zıpzıp zıplayan..

nox dedi ki...

anlam üzerine anlamlı anlamsız tartışılabilir.Tartışılmıyabilir.Benzeri saçmalamak mantık üzerine de...
anlık düşünceler yıldırım gibidir, bırakmalı,zıplasınlar